Paya Apartmanı

Yapının Kimliği ve Tarihçesi

Bugünkü Adı: Paya Apartmanı       

Eski/özgün/farklı adları: Paya Apartmanı

Yeri/adresi: 192 Ada, 24 Parsel, Aksoy Mahallesi, Cemal Gürsel Caddesi, No: 386, Karşıyaka, İZMİR

Tipi/işlevi: Konut, işyeri       

Yasal durumu (tescil): Tescilli   

Diğer bilgiler: Zemin+üç kattan oluşan yapıda her katta bir daire olmak üzere toplam dört daire vardır. Zemin kattaki dairenin yol cephesine bakan kısmı işyeri olarak kullanılmaktadır. Binanın zemini 255 m2 alana oturmaktadır.

Özgün kullanım/program: Konut, işyeri

Tamamlandığı tarih: 1950

Mimar(lar)/tasarımcı(lar): Ziya Nebioğlu

İşveren: İsmail Paya       

Sahibi/bakımından sorumlular: İsmail Paya

Yapıyla ilgili diğer kişiler: Ayşe Banu Paya

Bilinen değişiklikler: 1950 yılında üç katlı olarak inşa edilen binaya 1957 yılında dördüncü kat eklenmiştir.

Bugünkü kullanımı: Konut ve işyeri

Bugünkü fiziksel durumu: Yapı kullanılabilir durumdadır ve özgün tasarımı mimari içeriğiyle büyük oranda korunmuşken, dairelerin iç mekânlarında değişiklikler yapılmıştır.

Yapının ayrıntılı tanımı: Yapı, Aksoy Mahallesi’nde, Karşıyaka’nın eski adı Yalı Caddesi olan, Cemal Gürsel Caddesi üzerinde bulunmaktadır. Yapının bulunduğu parsel Paya ailesi tarafından satın alınmış ve apartman projesi 1950 yılında Ziya Nebioğlu tarafından tasarlanmıştır. İlk tasarımda üç katlı olarak inşa edilen binaya 1957 yılında dördüncü kat eklenmiştir. Ziya Nebioğlu mimarlık eğitimini Amerika’da University of Florida-Gainsville’de (UFL) 1946 yılında tamamlamıştır. Eğitimini tamamladıktan sonra bir süre Frank Lloyd Wright ile birlikte çalışan Ziya Nebioğlu dönemin mimarlarından etkilenerek yapıyı organik bir formda tasarlamıştır.

Günümüze ulaşan aile apartmanlarının son örneklerinden biri olan yapının yalın modernist bir estetiği vardır. Asimetrik kütle düzeni, prese tuğla ile vurgulu hale getirilen eğrisel köşesi, yatay vurguyu artıran döşeme kotlarındaki beyaz bordürleri, cepheden algılanan balkon köşelerindeki dairesel kolonları ve ritmik pencere kurgusu ile yapıldığı dönemin mimari karakteristiğini yansıtmaktadır. Yapı farklı renk ve malzeme kullanımının yarattığı zenginlikle ön plana çıkmaktadır. Yapı dış cephesinde kullanılan prese tuğla ve yeşil ahşap kepenkler kontrast yaratmaktadır. Böylece doğal malzeme kullanımı ev hissini güçlendirmektedir.

Yapı, 02.12.2010 gün 5482 sayılı Kültür ve Turizm Bakanlığı, İzmir 1 numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu kararıyla tescillenmiş olup yapının korunması gerekmektedir, yıkılması veya yeni inşaat izni verilmesi mümkün değildir.

Mimar Ziya Nebioğlu (1915-1975)

Yapının mimarı Ziya Nebioğlu 1915 yılında Afyon’un Güney köyünde doğmuş, ilk ve orta eğitimini Afyon’da, lise eğitimini ise İzmir Şirinyer Amerikan Okulunda tamamlamıştır. 1938 yılında mimarlık eğitimi almak üzere Amerika Birleşik Devletleri’ne gitmiştir. University of Florida Gainsville’de (UFL) başladığı eğitimini 1943’te tamamlamış ve 1948 yılına kadar yaşadığı bu kentte tasarım, uygulama ve eğitim alanlarında çalışmıştır. 1948’de eşi ve çocukları ile İzmir’e dönerek, 1965 yılına kadar mimarlık faaliyetlerini yürüteceği bürosunu açmıştır. Nebioğlu 1950-60’lı yıllarda İzmir’de Karşıyaka, Alsancak, Göztepe semtlerinde ve Aydın’ın Söke ilçesinde çok sayıda bahçeli konut, az katlı aile apartmanı, tatil köyü, okul ve sinema binası inşa etmiştir (Sayar, Y., Mimarlık, 2011, 359). Mimarın diğer konut projeleri şöyle sıralanabilir: Yalı Caddesi’nde; Özsaruhan Evi (1950-53), Tabak I Apt. (1952), Tabak II Apt. (1956), Selimgil Apt. (1951), Kemalpaşa Caddesi’nde Sami Bey Apt. (1954-55), Çelebi Ailesi Apt. (1951), 1756 Sokak No:39’da Şinasi Karaosmanoğlu Evi (1953), Palmiyeli Sokak’ta (1780 Sokak veya bugünkü adıyla Samim Kocagöz Sokak); Samim Kocagöz Evi (1950-51), Vahide Kocagöz Evi (1950-51), Revnak-Mekki Gener Evi (1950ler), Faruk Tunca-Hüseyin Yılmaz Evi (1950ler), Orhan Baykent Evi (1950ler), Nermin Hanım Evi (1950ler), Samim-Hüceste İçsezen Evi (daha sonra Adnan Menderes’in bacanağı Samim Yemişçibaşı tarafından alınmıştır), Bedii-Sahire Ambarcı Evi (1950ler) ve Ziya Nebioğlu Evi (1952) dir (Sayar, Y., Ege Mimarlık, 2006/3-58, 37).

Fotoğraf kaynağı: Linda Nebioğlu Erkal arşivi

Sözlü Tarih Belgelemeleri

Linda Nebioğlu, röportaj, 18 Ocak 2021


“Babam Afyon’un Güney köyünde doğmuş. Dedemden rica etmiş mimarlık okumak istiyorum diye. Dedemde onu Miami’ye yollamış. University of Florida’ya mimarlık okusun diye yollamış. Orada dolaşırken Jacksonville Georgia’ya gidiyor. Annemle tanışıyor ve evleniyorlar. Annem Amerikalı, ismi Martha Elizabeth Williams. Sonra savaş çıkıyor, haberleşme olmuyor. Evlenip orada yaşamaya başlıyorlar, üç çocukları oluyor. Babam okulu bittikten sonra üniversitede öğretmenlik yapıyor… Savaş bittikten sonra dedeme mektup yazıyor. Babacım ben evlendim, müsaade ederseniz geri gelmek istiyorum diyor. Dedem tabi evladım diyor. Miami’den bir şilebe biniyorlar… Buraya geliyorlar, burada kalıyorlar ve babam mimarlığına devam ediyor. Babam çok tutulan iyi bir mimar oluyor. Yüksek mimar Ziya Nebioğlu diye.” 

“Ben babamla hep büroya giderdim. Daktiloyla yazardım. Babam da çizimler yapardı… (Ofisi) Halim Alanyalı geçidindeydi. O geçidi de babam yapmıştır. Hatta Ayşe Mayda teyze de orada otururdu. Muayenehanesi vardı. Diş hekimi. Hala yaşıyor kendisi… İkinci katta sağ köşedeydi. Sağ tarafta cezaevi vardı… Orada bir saatçi (Damlapınar) vardı, hala durur… Beşerlerin evi vardı. Normalde iş hanı ama ev olarak da kullanılıyordu… Hüseyin Baradan’nın da orada fotoğraf stüdyosu vardı. Fotoğrafçıydı hatırladığım kadarıyla.”

“Şimdi babam Karşıyaka’dan bir yer almış. Sonra Amerika’da ki gibi evler yapmış… Palmiye sokağı derler oraya. Bizim evimizde U şeklindeydi, havuzu vardı, salıncakları vardı… İçe girişte küçük bir havuz vardı, havuzun ordan yukarıya bir merdivenle çıkılırdı, mermer. Evin içinde.”

“Evet babam yapmıştı onların evini de (Samim-Şükrü Kocagöz)… İki kişinin evi hariç o sıradaki evleri babam yapmıştı. Her evde şömine vardı. Bizim evde dört tane şömine vardı. Bir misafir odasında bir bilardo salonunda, yatak odasında ve oturma odasında vardı. O zamanlar kalorifer yoktu.”

“Mesleğini çok seviyordu… Nebioğlu’nu (Tatil Köyü) yaparken esinlendiği kaynaklar deniz kestanesi. Evde fincanları kapatıp düşünürdü hep. O form ordan geliyor. Tabiatı çok seven biri olduğun için hep tabiata dair şeyler yapmaya çalıştı. Esin kaynaklarını hep tabiattan aldı… Mesela orada ağaç var, bir şey yapması lazım. Katiyen ağacı kesmezdi. Oraya delik açardı. Çıplak araziyi cennete çevirdi. Bütün dağı ağaçlarla kapladı. Birkaç defa yangın çıktığında babam resmen hüngür hüngür ağlardı… Çok iyi yürekli bir insandı, çok merhametliydi. Çok iyi bir eş ve çok iyi bir babaydı… Buradaki projelerde cennete çevirdiğini görüyorsunuz, tabiata ve doğaya saygılı bir adamdı… Çok yaratıcıydı. Gördüğü ufak şeylerden ilham alabiliyordu. Misal bir deniz kabuğundan ilham alıp otel tasarlamış.” 

“Evet girdim gezdim içini (Paya Apartmanı), babamın ruhunu hissettim.”

 

Banu Paya, röportaj, 8 Aralık 2020


“Mobilyalar annem tarafından getirilmiş, çeyizinden kendi eşyalarıymış. Yatak odası ve salon takımını o dönemin bir Ermeni ustası yapmış. Annem aslen Girit’li sonrasında İstanbul’a göç etmişler. İstanbul’dan İzmir’e gelin gelmiş…Ben bu evde doğdum, bu evi çok seviyorum ancak çok masraflı bir ev. Bazen limitlerimizi zorluyor. Bakımı zor oluyor.”

Harita