Dolunay ve Konak Apartmanları

Yapının Kimliği ve Tarihçesi

Bugünkü Adı: Dolunay Apartmanı ve Konak Apartmanları  

Eski/özgün/farklı adları: Postacıoğlu Apartmanı (Dolunay Apartmanı) 

Yeri/adresi: 24L2B Pafta, 237 Ada, 148-149 Parsel, Donanmacı Mahallesi, Cemal Gürsel Caddesi (eski adları Yalı Caddesi ve Fahrettin Paşa Caddesi), No: 370 ve 372, 35580 Karşıyaka, İZMİR

Tipi/işlevi: Konut, işyeri       

Yasal durumu (tescil): Tescili yok 

Diğer bilgiler: Her iki apartman zemin+sekiz katlıdır. Apartmanların her birinde her katta iki daire olmak üzere toplam 18 daire bulunmaktadır. Dolunay Apartmanı’nın zemin katındaki bir daire hukuk bürosu olarak kullanılmaktadır. Her iki apartmana ait arka otopark alanına geçiş Konak Apartmanı’nın yan tarafındaki boşluktan sağlanmaktadır. Dolunay Apartmanı’nın tapu alanı 941 m2, Konak Apartmanı’nın ise 1181 m2’dir. 370 no.lu bloktaki sol dairelerin net kullanım alanı 160 m2, sağ dairelerin ise 170.56 m2’dir. 372 no.lu bloktaki dairelerin net kullanım alanı 158 m2’dir.

Özgün kullanım/program: Konut, işyeri

Tamamlandığı tarih: 1979

Mimar(lar)/tasarımcı(lar): M. Kemal Türksönmez-Semih Aygıt

Yüklenici(ler): M. Kemal Türksönmez-Semih Aygıt

İşveren: Ahmet Şükrü Postacıoğlu

Sahibi/bakımından sorumlular: Ahmet Şükrü Postacıoğlu, Hasan İlhan Postacıoğlu, Bekir Sıtkı Postacıoğlu

Yapıyla ilgili diğer kişiler: Şener Yılmaz (elektrik mühendisi), Mahmut Öğüt (yapı kontrol mühendisi), Mithat Yoran (yapı kontrol teknisyeni), Recep Selimğil (sürveyan)

Konak Apartmanı: M. Etem Postacıoğlu, Sema Postacıoğlu, Gül Postacıoğlu Kocagöz, Emine Postacıoğlu, Zehra Mülkime Onursal, Oya Konuk, Dündar Aracı

Dolunay Apartmanı: Yılmaz Bayar, Neşe Bayar, Heyecan Bayar, Gülören Yılmaz, Güngör Yılmaz, Burçin Özışıkçılar, Ahmet Mithat Bekiroğlu, Oktay Yar, Ali Yar, Rahime Çelebioğlu, Sadık Çelebioğlu, Birgin Boyar, Enver Erkan, Şerefattin Kutlu, Lütfiye Kutlu, Mustafa Bubulaki, Leman Bubulaki, Ahmet Eylemer, Salahattin Saydam, Huriye Nurten Yaran, Fügen Akgün, Kadri Cemal Buluç, Fatma Ferhan Akpınar, Emine Reyan Mesta

Bilinen değişiklikler: Yapı günümüzde halen özgün işlevini korumaktadır. Bina genelinde büyük çaplı tadilat ve restorasyon işlevlerinden kaçınılmış, daireler içinde kullanıcı istek ve ihtiyaçlarına göre küçük çaplı değişiklikler yapılmıştır.

Bugünkü kullanımı: Konut, işyeri

Bugünkü fiziksel durumu: Yapı kullanılabilir durumdadır ve özgün tasarımı büyük oranda korunmuştur. Dolunay Apartmanı’nda incelenen 4 numaralı dairenin iç mekânı da dönemin özgün tasarım özelliklerini yansıtmaktadır. Konak Apartmanı ile ilgili olarak Postacıoğlu ailesinin geçmişte oturduğu daireye ait özgün mobilyalar şu anda bulunduğu Alsancak’taki dairede belgelenmiştir.

Yapının ayrıntılı tanımı: İzmir, Karşıyaka, Cemal Gürsel Caddesi 370 ve 372 numaralarda yer alan apartmanlar, modernist bir üsluba sahiptir. Dolunay Apartmanı’nın arazisinde apartman inşaatından önce bulunan, İtalyan bir mimar tarafından tasarlanmış olan Salih Paşa Köşkü 1925’lerde İzmir’in ilk Müslüman avukatlarından olan Etem Postacıoğlu tarafından Salih Paşa Vakfı’ndan satın alınmıştır. 1974 yılında mimar Kemal Türksönmez ve Semih Aygıt tarafından bu bina yıkılmış, köşkün olduğu yerde 1979 yılında Dolunay ve Konak (buradaki daireler Postacıoğlu Ailesi’ne aittir) apartmanlarının yapımı tamamlanmıştır. Yapının arka bahçesi günümüzde otopark alanı olarak kullanılmaktadır. Köşkün vakfiyesi tabir edilen eklentisi vakıf mülkiyetinde kalmıştır. Yalı caddesi No: 368’de yer alan bu parsel sonradan kamu mülkiyetine geçmiş ve burada Dokuz Eylül Üniversitesi Polikliniği olarak kullanılan bir yapı yaptırılmıştır.

Eş zamanlı olarak inşa edilen apartmanlarda, betonarme karkas sistem uygulanmıştır. Her iki apartmanın da plan şeması, cephe düzeni, malzemeleri, mimari ve iç mekân detayları modernist yaklaşımın özelliklerini yansıtmaktadır.

Mimar Kemal Türksönmez (1921-1990)

Y. Mimar Kemal Türksönmez (GSA, 1943) Karşıyaka kökenli bir ailenin bireyidir. Mezuniyeti sonrasında bir süre Y. Mimar Abdullah Pekön ile çalışmıştır, 1950’lerde Muvahit Atamer ve Bülent Doruk ile ortaklık yapmıştır. Karşıyaka 1731 Sokak No: 48’de yer alan Kazım Algan Evi, 1952 tarihinde Kemal Türksönmez tarafından tasarlanmıştır. 1970’li yıllarda Yalı’da No: 256 Feride, No: 258 Neviser, No: 284 Evin (1973) apartmanlarını yapmıştır; izleyen yıllarda Y. Mimar Semih Aygıt ile birlikte No: 382 Gökdelen (1974), No: 370 Konak ve No: 372 Dolunay apartmanlarını (1979) tamamlamıştır (Gündüz, O., Ege Mimarlık, 2006/3, 58, s.33).

Fotoğraf kaynağı: Şermin Türksönmez Yoncacılar arşivi

Mimar Semih Aygıt (1927-1988)

Y. Müh.Mimar Semih Aygıt, Karşıyaka Lisesi’ndeki eğitiminin ardından, 1955 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’nden mezun olmuştur. 1965 yılında kendi inşaat firmasını kurarak ilk binasını kat karşılığı olarak 1968 yılında tamamlamıştır. Meslek yaşamı boyunca, İzmir, Karşıyaka ve Çeşme’de çok sayıda yapıyı tasarlamış ve gerçekleştirmiştir. Semih Aygıt’ın Karşıyaka Yalısında 1968-1985 yılları arasında, gerçekleştirmiş olduğu yapılar arasında No: 9 Eştürk, No: 116 Şentürker, No: 142 Emine Hanım, No: 190 Soyman, No: 256 Feride, No: 278 Fidan, No: 284 Egene, No: 430’da Sanver, 1742 Sokak köşesinde Saydam, 1787 Sokak köşesinde Selay apartmanları bulunmaktadır. Yalı Caddesi No: 370 Konak ve No: 372 Dolunay apartmanları ile Çamlık Sokağı köşesindeki Gökdelen Apartmanı’nı (Karşıyaka’nın 10 katı aşan ilk yüksek yapısı) Y. Mimar Kemal Türksönmez ile birlikte gerçekleştirmiştir (Gündüz, O., Ege Mimarlık, 2006/3, 58, s.34).

Fotoğraf kaynağı: Hasan Aygıt arşivi

Sözlü Tarih Belgelemeleri

Heyecan Bayar, röportaj, 2019

“Bu iki apartman ikiz apartman olarak düşünülmüş, Postacıoğlu olarak adı… Bu tarafı Konak Apartmanı’nı kiraya verelim demişler. Bu Dolunay tarafındaki bütün dairelerin hepsini satışa çıkarmışlar. Dediğim gibi üst katı da teklif etmişler babama. Ne komik bir rakammış o zaman. Babam sonra çok pişman oldu almadığına.”

 

“Biz 78 senesinde Nur ablamı evlendirdikten sonra babamın bir sürpriziyle Karşıyakalı olduk. Şöyle oldu. Biz 78 senesinde Alsancak’ta oturduğumuz esnada, babam hafta sonları ‘haydi Karşıyaka’ya gidelim, biraz gezelim’ diyor, biz geliyoruz. Bizim apartmanımızın iki üç bina yakınında -şimdi Hergele diye bir yer oldu- orada Ufuk Pastanesi vardı. Ufuk Pastanesi’ne geliyoruz, oturuyoruz. Babam -buranın inşaatı yapılıyordu o zaman- anneme ‘ay ne güzel apartman değil mi’ diyor… Binanın tamamlanması, iç mimarinin yapılması için bekliyormuşuz biz. Anneme söylemiyor, sürpriz yapıyor. Bir de babam burayı anneme almış, burası annemin evi esasında, ‘Neşe Bayar’ adına kayıtlı. Annem yok diyor benim arkadaşlarım Alsancak’ta, hiç güzel değil buralar, gezmeye gelinir ama… yaşamak için hayır diyor. Ben de Gazi İlkokulunda okuyordum o dönemde. Sonra ablam Ocak ayında evlendi biz de ya Şubat ya da Mart’ta buraya taşındık. Ama taşınma hikayemiz de çok komik, sadece ‘sevdiğin bir iki oyuncağını al, bir de kıyafetlerinizi toparlayın ve gelin’ dendi… Hiçbir eşyamızı almadık. Buraya geldiğimizde bu ev her şeyi ile düzenlenmiş bir evdi.”

 

“Bu apartmanla ilgili benim hatırladığım buraya filler apartmanı denirmiş Karşıyaka’da o dönemde… Çünkü filler yuvalarına düşkün hayvanlarmış ve yuvalarının sıcak olmasını severlermiş… Bizim apartman da iyi ısıtılırdı o dönemde. Bizim Alsancak’taki evde yoktu o system, burası 24 saat sıcak su bulunan bir apartmandı… Yani o dönemin şartlarına göre baya ileri boyuttaydı bu sistem. Şimdi akıllı apartman deniliyor, o dönemin akıllı apartmanı buymuş.”

 

“Normalde diğer katlarda dört oda var şimdi bizde de dört oda oldu. Ama benim ilk geldiğim zaman biz 3 oda olarak yararlandık bir tanesini mutfağa kattığımız için… Mutfak normal hanelerde kapıdan girince… Yani kapıdan giriyorsunuz mutfağın girişi burada bir noktaydı. Fakat babam rahmetli biz yemek odası olarak kullanalım diye bu odayı yemek odası yapmıştı o dönem… Ve mutfağa yemek odasından geçilerek giriliyordu… Orası da kapalıydı, bizim o duvar da tümüyle lambrilerle kaplıydı… Servis penceresi yoktu, tamamen kapalıydı… Biz buraya geçme kararı aldığımızda burayı yine aynı bırakıp buradan bir kapı yapacaktık mutfağa fakat ben yarım bırakalım, bu güzel manzarayı kapatmayalım dedim… Mutfakta çalışırken rahat olur hem de şeffaf sunum yaparız dedim. O yüzden yarım bıraktırdım.”

 

“Salondaki mobilyaları yapan iç mimarın ismini hatırlayamıyorum Muzaffer gibi kaldı ama ismi… Hatırlayamadık ismini ama bizim o dönemde babamın Fikret mobilya diye bir mobilya tanıdığı vardı Alsancak’ta. Fikret mobilya mıydı Fırça Palet miydi hatırlayamadım… Fikret Küey diye onun kendi firması mıydı hatırlayamıyorum çok da küçük yaşıma denk geliyor… Yani iç mimarı babam Fikret amca sayesinde buldu. Çünkü o dönemde aynı apartmanda oturuyormuşuz onun aracılığıyla buldu diye düşünüyorum.”

 

 

Sema Postacıoğlu, röportaj, 2019

“Konak Apartmanı’ndaki dairede kalmadım ama bilirim içini. Çünkü sık sık ziyaret ettiğimizde anne babamızı, oraya giderdik. Amerikan Lisesi’nde okuduğum üç yıl boyunca Yalı Apartmanı’ndaki dairede kirada oturuyorduk. Konak Apartmanı bittiğinde biz de artık çoktan üniversiteye girmiştik, annem ve babam oraya yerleştiler. Ondan sonra benim annem babam kendi yerlerine geçerken (Konak Apartmanı) çok alışık oldukları o devasa rahatlık, büyük odalar, yüksek tavanlar tabii artık yok (Salih Paşa Köşkü). Yani tavanlar bundan belki biraz daha yüksek ama (Postacıoğlu Apartmanı’ndaki dairenin kat yüksekliğine göre) o rahatlığa sahip olmak, işte çocuklar gelince rahat olsunlar -anneannem bizimle her zaman kalırdı, kalırdı değil anneannem üst katta bizimleydi her zaman- ama annem ve babam apartmana döndüklerinde anneannem de vardı yanlarında… Annemler bir daireye değil iki daireyi birleştirip girdiler.”

 

“Benim ailem için oldukça önemli bir dönemdi çünkü ilk defa konaktan çıkıp bir apartman dairesine giriliyor ve başka insanlarla bir arada yaşanıyor. Başka apartmanlarda da mutfakların hepsi iç tarafa bakar ve iç taraftaki boşluk son derece dar ve karanlıktır. Bizim orası öyle değildi…”

 

“Dolunay bizim değil. Tam tersine Konak bizim Dolunay müteahhidin… Amcamlar kendi dairelerini kiraya verdiler. Onların da kendi evlatları var. Her biri kendi evlatlarına verip onlar kiraya verdiler, başkaları oturdu… Bizim aileden başka kimse oturmadı Konak Apartmanı’nda… Her iki amcam da İstanbul’daydı.”

 

“Biz İzmirliyiz, Karşıyakalıyız… hatta babam Tilkilik’te doğmuş… Babaannem Midillili, ancak babam 1914 doğumlu, yani Birinci Dünya Savaşı başladığı yıl… Dedem 1881 doğumlu, Atatürk’le yaşıt… İstanbul’da okumuş. Üç oğlan çocuğu var, en büyükleri babam, Ahmet Şükrü. Babam ilkokulu bitirince iyi bir okula gitmesini sağlamak için babamı yanında yardımcısıyla 10 yaşında tek başına İstanbul’a yolluyorlar. Babama Beyoğlu yakınlarında Talimhane’de bir ev kiralanıyor. Galatasaray Lisesi’nde eğitimine devam ediyor. Babamın arkasından ortanca ve küçük amcam da gidiyor… Paris’e giden ortanca amcam o da hukuk okuyor o da döndüğünde İstanbul’a dönüyor üniversiteye hoca olarak giriyor… İlhan Postacıoğlu. O daha ziyade akademik bir kariyere sahip oldu. Küçük amcamın hiç hukukla ilgisi yok, Bekir Postacıoğlu, o inşaat mühendisiydi… Onun oğlu hukukçu oldu, Ethem bey… 50 doğumludur. O zamanlar Fransız ağırlıklı bir okuldan çıktıktan sonra nereye gidecekler -imkânlar da çok rahat, akçenin değeri olduğu bir dönem- babam diplomat olmak istiyormuş, Sorbonne’da 4 yıl içinde hem hukuk hem siyasi bilimler okuyor…  İkinci Dünya Savaşı başlamadan önce, 1938 öncesi. Doktorasını da yapmak üzere Fransa’nın en değerli okuluna kabul görüyor. Döndüğünde burada babasıyla birlikte avukatlık mesleğine başlıyor…”

 

“…Işıklık denen yere bakan mutfak, mutfağın da önü denize bakan kısım yemek odasıydı. Yemek odasıyla salon arasında sütunlar vardı. Arka odalara açılan koridor ve sağdaki ilk kapı daireye giriş kapısı olarak düşünülürse, burada büyük bir piyano vardı. İç tarafta mutfak var, önü yemek odası böyle sütunlar, koridorun ilersinde siyah büyük bir Steinway piyano vardı. Büyük ablam ve ben çalardım. Onun önünde oturma grubu vardı, şimdi salonda kullanılan mobilyalara benzer koltuklardan iki üç tane, bir de annemin çok şık Fransız mobilyaları vardı, misafir geldiğinde kullanılırdı. Daha sonra günlük oturma yerinde (duvarla bölme yok büyük bir boşluk) üçlü koltuk ve etrafında tekli koltuklar (mevcut yeşil koltuklar) vardı. O salonun duvarı ise kitaplıktı. Şimdi salonda kullanılan mevcut parçalardan (Alsancak-Postacıoğlu dairesi) oluşmaktaydı. Onun da arkasında yine babamın çalışma odası vardı. Bu daire de diğerine benzer şekilde, nasıl koridorla iç odalara, banyo ve yatak odalarına giriliyorsa aynı şekildeydi. Yanlış hatırlamıyorsam arkada iki yatak odası vardı. Bu taraftan devam ettiğinizde babamın çalışma odasının karşısındaki kapıdan diğer daireye açılan kapı/giriş kapısı, devamında da ablamın yatak odası, sağ tarafta da anne ve babamın büyük yatak odası vardı.”

 

“Evlendiklerinde babam kendisi çiziyor, ben böyle istiyorum diye mobilyaları… buna uygun yaptırtıyorlar. Bugün öyle bir şey düşünüp çizip yaptırtsanız yapacak usta bulamazsınız. Bir kere o değerde ahşap yok. Yaptırdıkları çoğu mobilya cevizmiş. Ceviz ağacını bulmak çok zor şimdi… masif ceviz yemek odası takımı benzersiz bir şey isteseniz de alamazsınız, yok.”

 

“…iki adet üç kişilik kanepe onun yaptırdığı mobilyalardan, ahşap kolları var. Çocukluğumuzdan beri üzerinde olduğumuz koltuklar. Bir tanesinin içini sertleştirdim oldukça rahat oturuluyor. 1950’lere gelmeden yapılmışlar tahminim. Babamın kendisi için düşünüp yaptırttığı son derece sağlam yazı masası vardı, hantal ve oldukça yüksekti, zor çalışılırdı ama her tarafında çekmeceler vardı ve farklı platformlar çıkıyordu bu çekmecelerden… kâğıdınızı ya da okuma kitabınızı koyabileceğiniz muazzam bir şeydi. Çekmeceleri anahtarla değil, mobilyanın kendinden otomatik kilitlenebiliyordu. Bu mobilyaların hepsi aynı renk ahşaptı, sarımsı, çamın en değerlisi ya da gürgen olabilir.”

 

 

Gül Postacıoğlu Kocagöz, röportaj, 2019

“Şimdi orası, o bina, iki bloktan oluştuğu için ikinci blok -nikâh dairesine doğru olan- Dolunay Apartmanı olduğu gibi müteahhide bırakıldı ve bizim taraftan (Konak) üç daire müteahhide verildi. Diğer daireler arsa sahiplerinindi. Onun için açık kısım yani otoparka geçiş kısmındaki daireler bir nebze daha büyüktü iç taraftaki dairelere göre… O taraftaki dairelerin mutfaklarının balkonu vardı… Bunların içinde bir tek babam ve annemin oturduğu dördüncü kat inşaat aşamasındayken tek daire olarak yapıldı. Ancak tapuda iki daire olarak geçiyor…”

 

“Ben o sene 75-76, gazetecilik okudum burada, hatta Konak Apartmanı’ndaki dairemizde geçici ahşap kapılar vardı. Mobilya kapılar gelmemişti, dekorasyonu bitmemişti daha evin.”

 

“…O dönem dekorasyonu İstanbul’da Resul Bey diye bir iç mimar… soyadını hatırlayamıyorum o yapıyordu ama sonrasında tamamlayamamıştı. İzmir’de başka işler de almıştı, annem o vasıtayla tanımıştı Resul Beyi. İstanbul’da Topağacı’nda ofisi olan bir iç mimardı. Sonra annem kendi imkânlarıyla kendi ustalarıyla bu işi tamamladı. Yani dairenin tamamı iç mimar elinden çıkmadı, mutfağını o dönem Resul Bey çizmişti… Bazı şeylerin üretimi/imalatı yapılmış ve yarıda kalmıştı. Yarısı İstanbul’dan geldi yarısı burada tamamlandı…”

 

“Mobilyaları yapan Kemal usta diye biri (Kemal Çekiçvuran olabilir), o zamanlar çok meşhur bir mobilyacıydı. Perdecisi Pierdi, Pier usta Karşıyaka Alaybey’de oturan bir Levantendi ve eşiyle birlikte çalışırdı. Birçok mobilya, sehpalar ve döner masa, gazetelik örneğin hazır mobilya satan Cimbom mobilyadan satın alınmıştı.

 

“Konak Apartmanı’nda komşularımızın kimler olduğunu hatırlıyorum. Askeriyeden emekliler ve doktorlar vardı. Antalyalı büyük bir çiftçinin dairesi vardı. Çocukları burada okuyordu sanırım. Orta halin biraz üstü insanlar vardı diyebilirim. Hepsi belli bir seviyede, pek çoğu da kiracımızdı bizim blokta. Hepsiyle çok yakın ilişkilerimiz vardı. Aile gibiydik açıkçası. Şimdiki gibi ‘a tanımıyorum alttakini üsttekini’ değildi. Herkes birbirini tanırdı ve yakın ilişkiler vardı. Ama öbür evdeki yaşantı (köşkten bahsediyor) ve komşuluk olayı çok farklıydı. Bir kere orada mahallenin büyüğü, bilirkişisi babaannemdi. Civarımızdaki beş-altı evin en büyüğü ve en saygın insanıydı.”

Harita